
Sezaryan ile doğum Can’ın ve sonunun, Anne’nin karnından uterusu açarak
çıkartılmasıdır. Can’ın ve Anne’nin sağlığını tehdit eden her durumda ya da
vajinal yolla doğumun imkansız olduğu durumlarda sezaryan yapılır.
Sezaryan ameliyatı dünyanın bildiği en eski ameliyatlardandır. Tıbbın ve
teknolojinin ilerlemesiyle ameliyat tekniği çok gelişmiştir. Ameliyatların
mikropsuz koşullarda yapılması, kan verilebilmesi, kuvvetli mikrop kırıcı
ilaçlar, modern cerrahi malzeme ve genel anestezi vermeden belden yapılan
uyuşturma sayesinde ameliyatın tehlikesi çok azalmış, nerdeyse normal doğum
kadar tehlikesiz olmuştur.
Normal koşullarda ameliyat 45 dakika kadar sürer. Can ameliyat başladıktan
yaklaşık 10 dakika sonra çıkarılır. Sonra kesilen katlar dikilir. Can’a ulaşmak
için ciltten başlayarak 8 kat tabaka kesilmekte ve sonra dikilmektedir.
Bu tabakalar sırasıyla…
Cilt,
-Cilt altı yağ dokusu…
– Kasların koruyucu kılıfı…
– Kas tabakası…
– Karın iç zarı…
– Uterus zarı…
– Uterus kası…
– Amnion zarı…
Sezaryen oranı neden artıyor?
Son yıllarda tüm dünyada ve ülkemizde sezaryen ile doğan bebek oranı hızla
artmaktadır. Bugün birçok gelişmiş ülkede sezaryen oranı %20-25 arasında
seyretmektedir. Yani her 4 veya 5 bebekten biri artık sezaryen ile doğmaktadır.
Halbuki oran 1970 de %5.5, 1980 de ise %16.5 idi. Bu da sezaryenin birçok hekim
ve aile tarafından yaygın bir şekilde benimsendiğinin göstergesidir.
Sezaryen oranının artışında bir başka neden hekimlerin eğitimlerindeki
değişikliklerdir. Örneğin eskiden Can’ın ters gelişlerinde vajinal doğum daha
çok uygulanan bir doğum şekli idi. Böyle olunca eğitim gören hekimler vajinal
yoldan ters doğumları yapmakta ustalaşırdı. Ama yavaş yavaş sezaryen oranı
arttıkça vajinal yoldan doğan Can sayısı azaldı. Uzmanlık eğitimi gören hekimler
ters gelen bebeklerin vajinal doğumunu öğrenemeden uzman olmaya başladılar. Bu
durumda bugün nerede ise hemen her ters doğum sezaryen ile doğurtulmaya
başlandı.
Aynı eğilim forseps doğum içinde geçerli oldu. Forsepsi eline bile almadan
uzmanlık eğitimini tamamlayan bir hekim doğal olarak her zorlu doğumda sezaryen
ile doğuma yöneldi.
Artan her sezaryen sayısı daha sonraki doğumlarında sezaryen ile olmasına neden
olur.
Yani sezaryen sayısının artışı bir kötü daire şeklinde çalışır durur. Bu kötü
daireyi kırmak için son yıllarda daha önce sezaryen ile doğum yapmış Anneleri
daha sonraki doğumlarında vajinal yolla doğurtmak eğilimi artmaktadır.
Aileler sezaryanı neden benimsiyor?
Çağdaş aileler günümüzde küçük kalmak istiyor. En fazla iki çocuk düşünüyor. Bu
nedenle daha garanti gördükleri sezaryeni tercih ediyor. ikinci operasyon
esnasında da tüplerini bağlatarak bir daha gebe kalma korkusundan kurtulmuş
oluyorlar.
Sosyoekonomik koşulları iyi olan aileler sezaryeni daha fazla tercih ediyorlar.
Çünkü bu ailelerin özel hastanelerde, özel hekimlerle doğum yapma şansları
fazla. Tercihlerini daha iyi belirliyorlar. Ekonomik koşulları kötü olan aileler
ise devlet ya da sigorta hastanelerinde doğum yapıyorlar. Bu hastanelerde çok
gerekmedikçe sezaryene fazla başvurulmuyor. Bu eğilim sadece Ülkemizde değil,
dünyada da böyle.
Bu nedenle özel hastanelerde sezaryen oranı kat kat fazladır. 30 yaşın üstündeki
Annelerde ve yüksek öğrenim görmüş Annelerde sezaryen tercihi çok daha fazladır
Sezaryenin üstünlükleri…
Birçok durumda sezaryen ile doğum tercih edilir. Bugün gelişmiş ülkelerde her 4
doğumdan biri sezaryan ile olmaktadır. Bunun nedenleri şunlardır.
Sezaryen tehlikesiz bir doğum şekli haline gelmiştir. Normal doğum sırasında Can
uzun süreler oksijensiz kalır. Sancılar sırasında olan bu durum uzun sürerse
Can’da bazı hasarlar olabilir. Sezaryende böyle bir tehlike yoktur. Normal doğum
sırasında ıkınmalara ve zorlanmalara bağlı olarak rahim ve idrar kesesi
sarkmaları olur. Uterus ağzı yırtıklara bağlı akıntı şikayetleri olabilir. Rahim
ağzının genişlemesine bağlı olarak cinsel ilişkide eski zevk kalmayabilir.
Sezaryen ile bu sakıncalar ortadan kalkmıştır.
Çoğu zaman normal doğum sonrası çekilen sıkıntılar sezaryen’e göre daha fazla
olur. Epizyotomi dikişleri şişer, mikrop kapabilir. Anne otururken ve
dışkılarken şiddetli sancı yapabilir. Dikişler iltihap kaparsa epizyotomi kesisi
açılabilir ve aylarca süren sıkıntılar doğurur.
Sezaryen esnasında uterus veya yumurtalıklarda mevcut Miyom, kist gibi
oluşumları çıkarma şansı doğar, Anne ikinci bir ameliyat olasılığından kurtulur.
Sezaryen ile daha zeki bebekler…
Ancak sezaryen ile doğumun en büyük amacı doğacak çocukların zeka ve akıl
yönünden geri kalmamasını sağlamaktır. Can anne karnında uterus içinde
bulunmaktadır. Can Anne’ye göbek kordonu ve plasenta aracılığıyla bağlıdır.
Doğum eylemi başladıktan sonra sancılar sırasında göbek kordonu sıkışabilir ve
bebeğe giden kan ve oksijen miktarı azalabilir. Bu durumda Can’ın beynindeki
hücreler ölmeye başlar. Bu olay zamanında farkedilmeyip gerekli önlem alınmazsa
bebek tüm ömrü boyunca sakat ya da geri zekalı olabilir. Bu geri zekalılık çoğu
zaman farkedilmeyecek kadar hafif olur. Ancak çocuk büyüyüp okula gitmeye
başladıktan sonra zeka eksikliği belirmeye başlar. Derslerde, okullara giriş
sınavlarında başarı gösteremez.
Sezaryanın riskleri…
Her şeye rağmen sezaryen bir operasyondur. Karın açılmaktadır. Karın içi
iltihaplanma riski her zaman vardır. Dikişlerde, cilt altında kanama ve iltihap
ile karşılaşılabilir.
Sezaryen ile kan kaybı normal doğuma göre daha fazladır. 2. veya 3. kez yapılan
sezaryenler 1. lere göre daha risklidir. Çünkü ilk sezaryenden yapışıklıklar
kalmıştır. Idrar kesesi yukarı kaymış olabilir. Idrar kesesinin veya idrar
yollarının zedelenme riski vardır.
Sezaryen sonrası dikiş bölgesindeki sancılar 3-4 gün devam eder ve Anne’nin
hareketlerini ve emzirmesini güçleştirir. Genel anestezi ile yapılan
sezaryenlerde anesteziye bağlı sıkıntılar olabilir. Bu şekilde sezaryen ile
doğum yapanlarda Anne ölüm oranı vajinal doğuma göre 3-4 kat fazladır.
NEDEN SEZARYEN İLE DOĞUM?..
Baş-Çatı uyumsuzluğu…
En sık sezaryen nedeni Can’ın başı ile Anne’nin kemik çatısının birbirine
uymamasıdır. Ya Can’ın başı çok büyük olmakta ya da Anne’nin kemik çatısı ileri
derecede dar olmaktadır. Ya da baş ile çatı birbirine uyar büyüklüktedir. Ancak
başın kemik çatıya oturuş şekli başın çatıdan geçişini engeller.
Bazen doğum ilerler. Baş iyice kemik çatının içine yerleşir. Ama pozisyonu ters
oturur. Bir türlü son hareketi yapıp dışarı çıkamaz. Bu durumda sancılar ne
kadar güçlü olursa olsun Can’ın başı belli bir noktadan ileri geçemez. Sezaryen
yapılmadığı takdirde hem Anne’nin hem de Can’ın yaşamı tehlikeye girer.
Hamilelik sırasında yapılan kontrollerde bu uyuşmazlığı önceden
saptayabilmekteyiz. Böylece gereksiz sancı çektirmeden planlı sezaryen ile doğum
yaptırmaktayız.
– Can Sıkıntı da…
Ikinci sık neden Can’ın sancılar başladıktan sonra sıkıntıya girmesidir. Bu
durum Can için bir çeşit nefes darlığıdır. Bu durum daha çok gelişmesi geri
kalmış ve Anne karnında iyi beslenememiş Can’larda görülür. Ayrıca doğum gününün
geçmesi, kordonun Can boynuna dolanması, ya da düğümlenmesi bu sıkıntıya neden
olabilir. Bu durumun oluşabileceği düzgün ve dikkatli yapılan kontrollerle
anlaşılabilir ve uygun zamanda Anne’yi normal doğuma bırakmadan sezaryanla
doğurtmak gerekir. Gelişme geriliği olan, yeteri kadar Anne karnında
beslenememiş Can’ların eylem sırasında sıkıntıya girme oranı yüksektir. Bu
nedenle belirgin gelişme geriliği olan Canları fazla sıkıntıya sokmadan
sezaryenle doğurtmak en uygun yol olur.
Bazen Can sağlıklıdır ve doğum normal ilerlemektedir. Ama bir süre sonra Can’ın
sıkıntıya girmeye başladığını gösteren belirtiler ortaya çıkar. Kalp sesleri
bozulmaya, Can’ın dışkısı suyun içinde gözükmeye başlar. Bu durumda ya kordon
sıkışmıştır, ya da plasentada ayrılmalar olmaktadır. Kordonu kısa olan Can,
aşağı doğru hareket edince sıkıntıya girer. Böyle durumlarda doğum yakınsa
Anne’ye oksijen vererek, pozisyonun değiştirerek ve doğuma aktif olarak yardım
ederek vajinal yoldan doğurtma şansı değerlendirilebilir. Ama Anne uzun sürecek
bir doğum sürecinin başında ise sezaryen yeğlenmelidir.
Kanamalar…
Üçüncü önemli sezaryen nedeni kanamadır. Eğer Can’ın sonu önde yerleşmişse ya da
doğum bitmeden son ayrılmaya başlamışsa çok şiddetli kanamalar olur. Düzenli
kontrole gelen Annelerde bu tehlikeler önceden farkedilebilir ve zamanında
sezaryen yapılarak hiç bir tehlike yaşamadan hamilelik sonlandırılır. Yüksek
tansiyonu olan veya son aylarda tansiyonu yükselmiş hamilelilerde son ayrılma
riski daha fazladır.
Ters Duruşlar…
Dördüncü önemli neden Can’ın uterusta ters ya da yan durmasıdır. 100
hamilelikten %95’inde en geç son ayda Can’ın başı aşağı doğru dönerek kemik
çatıya yerleşir. 100 hamileden 5’inde ise Can bu dönüşü yapamaz ve poposuyla
kemik çatıya yerleşir. Burada ters geliş söz konusudur.
Doğum eylemi sırasında baş önden ise doğum yolunu açar. Başın geçtiği her yerden
gövde rahatlıkla geçer. Çünkü gövde başa göre daha esnektir. Bu nedenle popo
önde giderken doğum yavaş ilerler. Poponun geçtiği yerden baş geçemeyebilir.
Ters gelişte vajinal yoldan doğum yaptırmaya çalışmak, Can’ın geleceği ile kumar
oynamaktır. Doğumun son anına kadar neler olacağı bilinemez. Can’ın vücudu doğup
kafası içeride sıkışabilir. Can canlı bile doğsa ileride bir çok sakatlıklar
ortaya çıkabilir. Onun için ters gelişlerde doğum sancılarını beklemeden
sezaryen yapmak en uygunudur.
Diğer nedenler…
Can’ın çok iri olması, Anne’ye ait şeker, tansiyon gibi hastalıklar, sonun önde
gelmesi, ikiz hamilelikler, erken doğumlar sayılabilir.
Eski Sezaryenliler…
Bu konudaki genel eğilim daha önce sezaryenle doğum yapmış Anneleri yine
sezaryenle doğurtmaktır. Öncelikle ilk doğumda sezaryene yol açan neden
sürüyorsa sezaryen kararı verilir. Bu neden ortadan kalkmış olsa bile eski dikiş
yerlerinin zorlanmasından ve açılmasından korkulur. Bu nedenle yerleşmiş bir
deyiş vardır.”Bir kez sezaryen, daima sezaryen”. Ancak bu yaklaşım son yıllarda
değişmiştir. Gelişmiş ülkelerde sezaryenle doğumun maliyeti normal doğuma oranla
çok fazladır. Bu nedenle özellikle özel sağlık sigortası yapan şirketlerin de
zorlamasıyla daha önce sezaryenle doğum yapmış Annelere ikinci hamileliklerinde
vajinal doğum denenmesi yaygınlaşmaktadır.
Son yıllarda ABD’de eski sezaryenlilerin %60 a yakını vajinal yoldan
doğurtulmaya başlanmıştır. Iyi seçilmiş olgularda vajinal doğum şansı oldukça
yüksektir. O korkulan rahim yırtılmasının görülme sıklığı da fazla değildir.
Ancak ülkemizin koşulları henüz bu yaklaşımın çok uzağındadır. Çünkü bu
hamilelerde doğum eyleminin çok dikkatli izlenmesi gerekirci bu özel
hastanelerde bile mümkün değildir. Ayrıca Ülkemizde hastalara kendilerine
yapılan işlemleri anlatan epikriz dediğimiz tıbbi raporun verilmesi yaygın
değildir. Bu durumda ilk sezaryenin gerekçeleri bilinemez. Uterusa yapılan
kesinin yeri önemlidir. Eğer kesi biraz yukarıdan yapılmış ise vajinal doğum
sırasında yırtılma riski aşağıdan yapılmış kesilere göre daha fazladır.
İsteğe Bağlı Sezaryen…
Hiçbir tıbbi gereklilik yokken isteğe bağlı sezaryen yapılması ne kadar doğrudur?
Bu oldukça tartışmalı bir konudur. Bazı hekimler keyfi sezaryene karşıdır.
Gerekmedikçe sezaryen yapmazlar. Ama çoğu hekim keyfi sezaryeni benimsemiştir.
Bana göre de bir ailenin sezaryen tercih etme hakkı olmalıdır. Bir kişi vücuduna
ne gibi girişimlerde bulunulabileceği hakkında karar verebilir. Annede normal
doğum yerine sezaryeni yeğleyebilir
Epidural anestezi ile sezaryen,
1) Anne uyumadığı için Can’ını çıktığı anda görebilir.
2) Uyuşturucu verilmediği için Can çok sağlıklı doğar.
3) Genel anestezide Can’ın az ilaç alması için çok hızlı çıkarılması gerekir. Bu
nedenle kan kaybı fazla olur, dokular daha fazla zedelenir. Oysa epidural
anestezide aceleye gerek yoktur. Böylece ameliyat sonrası iyileşme daha çabuk
olur.
4) Genel anestezi alındığında, alınan gazlara bağlı olarak Can çıktıktan sonra
uterus iyi kasılamaz ve kan kaybı fazla olur. Epidural anestezide ise böyle bir
risk yoktur.
5) Ameliyat sonrası ağrı duyulmaz. Çünkü sadece kesilen yerler uyuşmuştur. Gaz
sancısı oluşmaz.
Sezaryen sonrası neden yine sezaryen?
Sezaryen ne kadar usulune uygun olarak gerçekleşirse gerçekleşsin her seferinde
uterusta bir “yara izi” bırakır. Bu yara izi de ne kadar iyileşirse iyileşsin,
yeni bir gebelikte uterus yeniden büyümeye başladığında ve doğum eyleminde
ortaya çıkan kasılmaların etkisiyle ortaya çıkan gerginlik nedeniyle açılmaya ve
ileri durumlarda yırtılmaya eğilim gösterir. Bu açılma eğilimi özellikle önceki
sezaryendeki uterus kesisi (cilt kesisiyle karıştırılmamalıdır) “klasik” yani
dikey olanlarda yüksektir. Ancak günümüzde sezaryenlerin önemli bir kısmı “alt
segment yatay kesi” adı verilen uterus kesisiyle uygulanmaktadır. Alt segment
yatay kesi iyileştiğinde yeni bir gebelik ve doğum eyleminde bu tür kesiler çok
daha az gerilir ve açılma ve yırtılma olasılıkları çok daha düşüktür. Bu
kesileri tekrar inceleyin: Bu nedenle özellikle daha önceki kesi hakkında bilgi
sahibi olmayanlarda veya klasik kesisi olanlarda sezaryen sonrası yine sezaryen
uygulanması doğru bir yaklaşımdır.
Daha önce sezaryenle doğum yapmış bir anne adayında bu neden pelvis (“çatı”)
darlığı gibi yeni gebelikte de devam eden bir olaysa, zaten aynı neden devam
etmektedir. Bu nedenle bariz pelvis darlığı olan bir anne adayı tüm doğumlarını
sezaryenle gerçekleştirme durumundadır. Ancak şu da bilinmelidir ki, bariz
pelvis darlığı gerçekte çok sık rastlanan bir durum değildir
Bir anne adayının geçirmiş olduğu sezaryen sayısı arttıkça artan riskler
nelerdir?
Sezaryen sayısı arttıkça uterusa yapılan kesi sayısı artar ve oluşan nedbe
dokusu yeni bir gebelikte gerilerek açılmaya ve yırtılmaya daha da duyarlı hale
gelir. Sayı arttıkça ameliyata bağlı, ameliyatın doğal sonucu olarak karın
içinde ortaya çıkan yapışıklıklar artar. Bu yapışıklıklar yeni bir ameliyatta
uterusa ulaşılmasını zorlaştırabilir ve/veya uterusa ulaşılmaya çalışılırken
mesane gibi komşu organların zedelenmesine neden olabilir. Sayı arttıkça doğası
gereği uterus kesisi yakınlarında yerleşim göstermeyi “seven” plasentanın doğum
kanalına yakın ve hatta bu kanalı kapatacak şekilde yerleşme olasılığı artar.
Placenta previa adı verilen bu durum, plasenta dokusu uterusun kas liflerinin
içinde yerleştiği durumda (accreata-“akreata” okunur) daha da karmaşık bir hal
alır ve cerrahi işlemin seyrini zorlaştırabilir ve oldukça komplike hale
sokabilir.
Bir kadın maksimum kaç kez sezaryen olabilir?
Yukarıda bahsedilen riskler daha önceden bir kez sezaryenle doğum yapmış bir
kadının yeni bir gebelik ve doğum eyleminde nispeten az ortaya çıkarlar. Ancak
özellikle ikinci sezaryen sonrasında üçüncü bir sezaryen uygulanan kadınlarda
yukarıda bahsedilen risklerin sayısı sezaryen sayısı arttıkça eksponansiyel (“sayı
arttıkça her artışta daha da hızlı artan” bir şekilde) artış gösterir. Ortadoğu
ülkeleri gibi çocuk sayısının özellikle “önemli” olduğu ülkelerde kadınlara 8
adet sezaryene kadar uygulandığı literatürde görülmektedir. Yine de bir kadın
için olan mantıklı olanı ideal olarak iki, maksimum üç sezaryenle ailesini
tamamlamasıdır.
Gebeliğin herhangi bir döneminde çok önceden elektif sezaryen kararı verilebilir
ya da gebelik veya doğum eylemi esnasında acil sezaryen kararı verilebilir. Acil
sezaryen demek, bebeğin ya da anne adayının hayatının tehlike altında olması
nedeniyle kısa süre içinde bebeğin doğurtulması demektir. Bu süre kordon
sarkması gibi çok acil durumlarda dakikalarla ifade edilebilir. Bu durumlarda
ameliyat ekibin hızla toparlanması, anestezinin hızla verilmesi ve bebeğin hızla
doğurtulması gerekir. Anestezi ve ameliyatla ilgili istenmeyen durumların en sık
oluştuğu durumlar bu acil durumlardır. Diğer acil sezaryen şekillerinde ise
sezaryene bağlı istenmeyen durumları engellemek için yeterli süre genellikle
vardır. Sezaryen operasyonunun kendisinden ve anesteziden kaynaklanan istenmeyen
durumların en az görüldüğü durumlar ise elektif olarak uygulanan
operasyonlardır. Ancak günümüzde anestezi teknolojisi ve ameliyat tekniğinin
ilerlemiş olması ve anestezi ve ameliyat ekibinin tecrübesiyle en acil
ameliyatlar bile başarılı bir şekilde sonuçlanmaktadır.
Bir sezaryen operasyonu tipik olarak şu şekilde seyreder;
Aşağıda genel anestezi ile gerçekleştirilen elektif bir sezaryen operasyonu
anlatılmaktadır.
Planlı bir sezaryen için doktor tarafından genellikle 39. gebelik haftasına
rastlayan bir günde randevu verilir. Gebeliğin başından itibaren antenatal
kontrollere düzenli olarak gelen bir gebede gebelik haftası konusunda yanılma
riski yoktur. Randevu gününden bir kaç gün önce anesteziyi verecek doktor anne
adayının muayenesini yapar. Randevu gününden önceki gece yarısından itibaren
birşey yiyip içilmemeli, sabah kalkınca da kahvaltı etmeden ve hiç bir şey
içmeden hastaneye gidilmelidir. Hastanede rutin muayeneler yapılır ve eksik
kalan tetkik varsa tamamlanır. Pelvik muayene (tuşe) yapılmayabilir.
Anne adayına lavman yapılır ve ameliyat kıyafetleri giydirilir. Barsaklar
tümüyle boşaltıldıktan sonra anne adayı son kez tuvalete gider ve ameliyathaneye
alınır. Bazı durumlarda idrar sondası takılması gerekebilir. Ancak genellikle bu
sonda ameliyattan sonraki ilk gün çıkarılır.
Ameliyathane nasıl bir yerdir?
Ameliyathane, içinde ortada bir ameliyat masası, masanın baş kısmında anestezi
vermeye yarayan bir cihaz ve çok sayıda dolap ve çekmecenin bulunduğu bir
odadır. Masanın tam tepesinde ameliyat sahasını aydınlatmaya yarayan büyük
lambalar bulunur. Genellikle ameliyathanede hafif bir müzik çalar. İçeride
anestezi verecek olan doktor hazırlıklar yapmaktadır. Maskeli ve steril yeşil
ameliyat kıyafeti giymiş bir hemşire ameliyatta kullanılacak olan malzemeleri
hazırlamakta ve yine maskeli bir personel istenen malzemeleri temin etmektedir.
Anestezi doktoru ve ameliyathane personeli sizi ameliyat masasına yatırır.
Anestezi doktoru size bir serum takar, göğüs kafesinizin üzerine kalp monitörüne
bağlanmanız için yuvarlak bantlar yapıştırır ve bu bantlara bağlantı kabloları
iliştirilir. Birden ameliyathanede kalp atışlarınıza ait sinyaller duymaya
başlarsınız. El işaret parmağınıza da bir alet takılır ve bu aletten de
kanınızdaki oksijen durumu kontrol edilir. O sırada operatör ve yardımcısı
maskeli bir şekilde ve ellerini yıkayarak içeri girer. Ameliyathane hemşiresi
onlara ellerini kurulamak için birer havlu uzatır. Daha sonra operatör ve
yardımcısı da steril yeşil kıyafetlerini giyer.
Personel sizin karnınıza kadar olan kısmınızı açar. Karnınız ve bacaklarınızın
üst kısımları antiseptik bir maddeyle boyanır. Bu işlem ameliyatlarda genelde
hasta uyuduktan sonra yapılmasına karşın sezaryende bebeğin anestezik ilaçlara
gereksiz yere maruz kalmasını engellemek için siz uyumadan önce yapılır. Bu
işlemde biraz üşüyebilirsiniz. Daha sonra üstünüz steril yeşil örtülerle
kaplanır. Operatör genellikle sağınıza, yardımcısı solunuza geçer. Anestezi
doktoru size damardan bir iğne yapar, gözleriniz ağırlaşır ve uyursunuz.
Siz damardan verilen ilaçla uyuduktan sonra daha derin uykuya dalmanız amacıyla
anestezi doktoru tarafından ağzınızdan nefes borunuza uzanan entübasyon tübü adı
verilen özel bir tüp yerleştirilir ve yine damardan verilen bir ilaçla
kaslarınızın tümünün işlevi durdurulur. Kas işlevleri durunca artık sizin
solunum faaliyetlerinizi elindeki siyah “balon” ile anestezist devralmıştır.
Entübasyon tübünden size anestezik madde ve oksijen verilir. Kalp
fonksiyonlarınız ve kanınızdaki oksijen düzeyi tamamen kontrol altındadır.
Anestezist operatöre “tamam başlayabilirsiniz” mesajını verince operasyon
başlar.
Ameliyat tekniği
Karnınızın alt kısmına, iç çamaşır izinize gelen yerde cilde yaklaşık 10
santimetre uzunluğunda yatay bir kesi yapılır. Bu kesiye Pfannenstiel insizyonu
adı verilir. Eğer uterusta klasik insizyon planlanmışsa bu durumda göbeğin hemen
altından başlayan dikey bir kesi yapılır
Cilt kesildikten sonra cilt altında bulunan yağ tabakası da kesilerek karın
kaslarını saran koruyucu kılıfa ulaşılır. Kılıf kesilir ve karın kasları
kesilmeden yanlara doğru ayrılarak periton’a (karın içi organları örten zar)
ulaşılır. Periton da kesilir ve uterusa ulaşılır. Uterusun alt kısmına yatay
olarak bir kesi yapılır ve bebeğin çıkmasına yetecek büyüklükte yaklaşık 10
cm’ye genişletilir. Bu kesiden bebek doğurtulur.
Bazı özel durumlarda uterus gövdesine dikey kesi (klasik insizyon) uygulanır.
Bebek kordonu kesildikten sonra bebeği almaya gelen çocuk doktoruna ya da bebek
hemşiresine teslim edilir. Plasenta elle çıkarılır. Daha sonra kesilen katlar
tek tek dikilir ve cilt tabakasının içine dıştan sadece uçları görünen “estetik
dikiş” konarak operasyona son verilir. Bazı durumlarda estetik dikiş yerine tek
tek dikiş koymak gerekebilir. Cildin dikilmesi esnasında anestezist sizi çoktan
uyandırmaya başlamıştır. “Lütfen nefes alın, ameliyatınız bitti” gibi sözler
duyarsınız. Tümüyle ayılıp kendi kendinize rahat nefes alabilir hale geldikten
sonra odanıza götürülmek üzere servis personeli tarafından alınırsınız.
Bu işlemler karışık gibi gözükse de uyuduğunuz andan itibaren özel durumlar
oluşmazsa yaklaşık 20-30 dakika gibi bir sürede ameliyatınız tamamlanmış olur.
Servise yarı uyanık bir halde geldikten yaklaşık bir saat sonra artık olayları
algılamaya başlarsınız. Anestezik maddelerin artıkları bazı hoş olmayan kokular
duymanıza neden olabilir ve boğazınızda entübasyon tübünün takılmasına bağlı
olarak bir dolgunluk hissedebilirsiniz. Eliniz genellikle ameliyat bölgesine
dokunmak ister, bu bölgede bir sızlama duyabilirsiniz. Ancak servis hemşiresinin
yaptığı ağrı kesicinin etkisi dakikalar içinde başlayacak ve bu rahatsızlık
hissi azalacaktır. Daha sonra odanızda sizden başka birilerinin olduğunu
görürsünüz. Bu kişiler sizin ameliyattan çıkmanızı dört gözle bekleyen
sevdiklerinizdir. Bir de ağlayan ufak birisi daha vardır. Anestezinin etkisinde
olduğunuzdan rüya gördüğünüzü sanabilirsiniz ama bu sizin bebeğinizdir…
AMELİYAT SONRASI
Odanıza yerleştirildikten sonra servis hemşiresi siz tam olarak kendinize gelene
kadar belirli aralıklarla tansiyonunuzu ölçmek, nabzınızı saymak ve kanamanızı
kontrol etmek amacıyla ziyaretinize gelir. Bir süre sonra doktorunuz da odanıza
gelerek sizin ameliyat sonrası ilk değerlendirmenizi yapar. Daha sonra servis
hemşiresine gerekli direktifleri vererek sizi ailenizle baş başa bırakır.
Sezaryen sonrası ilk gün zor geçebilir. Güçlü ağrı kesiciler kullanılmasına
karşın ameliyat yerinizde ağrı duyabilirsiniz. Sabırlı olmalısınız. İkinci
günden itibaren bu ağrı genellikle azalır.
Ameliyat sonrası kendinizi hazır hissettiğiniz andan itibaren (genellikle 6-12
saat sonra) yatağınızdan kalkmaya çalışınız. İdrar yapma ihtiyacı
hissettiğinizde servis hemşiresini haberdar ettikten sonra hemşire ve
refakatçiniz yardımıyla önce yatakta doğrulunuz, baş dönmesi olmazsa yavaşça
ayaklarınızı yataktan aşağı sarkıttıktan sonra yataktan kalkınız. Kendinizi iyi
hissediyorsanız yavaş yavaş odanın içinde adım atmaya başlayınız. Ameliyatın ilk
saatlerinde baş dönmeleri sık görüldüğünden başınız dönerse tekrar yatağınıza
geri dönünüz. Gerekirse idrar yapma ihtiyacınız bir sürgü yardımıyla
giderilebilir. Hareket etmeye başlamadan önce mutlaka servis hemşiresine haber
veriniz.
Doktorunuz aksini belirtmediği sürece 8. saat sonunda sıvı gıdalara
geçebilirsiniz.
Sabahın erken saatlerinde doktorunuz tekrar sizin yanınıza gelerek durumunuzu
gözden geçirir ve ameliyat kesisine bakar, gerekirse ameliyat yerine konan sargı
bezini yenisiyle değiştirmek suretiyle pansuman yapar.
İkinci günden sonra en sık karşılaşılan problem gaz çıkaramama ve buna bağlı
olarak karında şişkinlik ve ağrı oluşmasıdır. Bu problemler genelde ilk
sezaryeni olanlarda daha az görülmesine karşın rahatsızlık verici olabilir. İlk
önlem yeterince ve kendinizi iyi hissetttiğiniz her zaman dolaşmaktır. Gaz
yapıcı gıdalardan kaçınınız. Eğer gaz şikayetleriniz şiddetli olursa doktorunuza
mutlaka haber veriniz. Şikayetleri gidermek için çeşitli yöntemler mevcuttur.
İkinci günün dolmasından sonraki bir zamanda normal beslenmeye başladıysanız,
ateş, aşırı halsizlik gibi bir şikayetiniz yoksa, kendinizi iyi hissediyorsanız
doktorunuz sizi taburcu eder (Bazı doktorlar daha geç taburcu etmeyi tercih
eder). Tehlike işaretleri anlatıldıktan sonra ertesi gün ya da iki gün sonra
dikişleriniz alınmak için gelmek üzere evinize gidebilirsiniz.
Taburcu olduktan sonra ağır işler yapmaktan kaçınınız.
Size verilen ilaçları düzenli olarak almaya devam ediniz.
Bebeğinizi uygun bir şekilde emzirmeye devam ediniz.
Dikişleriniz alındıktan sonra (“estetik dikişler” genellikle “kendiliğinden
eriyen” materyalden yapılmıştır ve çıkarılması gerekmez) bir problem yoksa
doktorunuz size banyo yapabileceğinizi söyleyecektir.
Doktorunuz izin vermediği sürece cinsel ilişkide bulunmayınız.
Aşağıdaki durumlarda doktorunuzun size verdiği kontrol randevusunu beklemeden
doktorunuzla irtibat kurunuz!!!
Kanama: Kural olarak adet miktarınızı geçen kanamalar ilk günler normal olabilir
ancak taburcu olduktan sonra kanamanın giderek azalması gerekir.
Ateş: ateşiniz 38 derece üzerine çıkarsa
Ağrı: ameliyat yerinde, karnınızda, bacaklarınızda, başınızda ya da vücudunuzun
herhangi bir yerinde ağrı kesiciye cevap vermeyen bir ağrı ortaya çıkarsa
Dikiş yeri: Dikiş yerinde aşırı kızarıklık, sızıntı veya akıntı
Kötü kokulu akıntı
Hangi durumlarda sezaryen ile doğum kararı verilir?
Sezaryen ile doğum kararı gebelik muayeneleri esnasında verilebileceği gibi,
doğumu indüksiyon(suni sancı)ile başlatma girişimi başarısız olduğunda, ya da
doğum eylemi başladıktan sonra verilebilir. Sezaryen kararı en sık doğum eylemi
başladıktan sonra doğumun ilerlememesi ve fetusa ait problem geliştiği
durumlarda verilmektedir.
Şu unutulmamalıdır: Bebeğin vücudu çıkana kadar herhangi bir dönemde normal
doğumdan vazgeçilerek bebeğin sezaryen ile doğması kararı verilebilir!
Gebelik muayeneleri esnasında sezaryen kararı verilmesi
Doğumu sezaryenle gerçekleştirme kararı henüz doğum eylemi başlamadan önce,
antenatal (doğum öncesi) incelemelerin herhangi birinde verilebilir. Elektif
(acil olmayan) sezaryen adını alan ve randevu verilerek gerçekleştirilen bu
uygulama aşağıdaki durumlarda tercih edilir.
Placenta Previa
Plasentanın rahim ağzını tümüyle ya da kısmen kapatmasıdır. Kısmi kapatma
durumlarında doğum eylemi esnasında serviks açılırken aşırı kanama
olabileceğinden, tümüyle kapatma durumunda ise bebek hiçbir şekilde kanala
giremeyeceğinden doğum mutlaka sezaryenle gerçekleştirilir. Tanı 36. gebelik
haftasından sonra yapılan ultrason incelemesiyle konur. Bazı gebelerde gebeliğin
erken dönemlerinde yapılan ultrasonlarda plasentanın servikse yakın yerleştiği,
bazen de serviksi tümüyle kapattığı gözlenebilir. Bu dönemlerde sezaryen
kararının hemen verilmesi doğru değildir, zira gebeliğin sonlarına doğru (36.
gebelik haftasına kadar) plasenta uterusun büyümesiyle yukarı çıkarak normal
yerleşimine ulaşabilir.
Bebeğin “ters” ya da “yan” durması
Fetuslar gebeliğin erken dönemlerinde sıklıkla yan ya da makat pozisyonunda (baş
yukarıda) dururlar ve pozisyonlarını sık sık değiştirirler. Belli bir gebelik
haftasından sonra, özellikle de 36. gebelik haftasından sonra bebek yeri
daraldığından pozisyonunu değiştirmesi zorlaşır. 36. gebelik haftasından sonra
bebeğin uterus içinde enlemesine durması sezaryen için mutlak bir neden teşkil
eder. Makat ile gelen fetusların dikkatli bir inceleme sonrasında vajinal
doğumuna izin verilebilir. Ancak önde gelen kısım (yani doğum kanalına ilk giren
kısım) ayak ise doğum mutlaka sezaryen ile gerçekleştirilir. İlk doğumunu
yapacak anne adaylarında makat gelişi ile doğum mümkün olmakla beraber bebeğin
doğumu esnasında oluşabilecek muhtemel riskler yüzünden sezaryen ile doğum
sıklıkla uygulanmaktadır.
İri bebek
Doğumu yakın olan bir bebeğin ultrason ve klinik incelemelerle 4500 gramdan daha
ağır olduğunun saptanması durumunda sezaryen ile doğum tercih edilir. Ortalama
bir boyda ve kiloda olan bir anne adayında iri bebekte doğum eyleminin birinci
ya da ikinci evresinde anne adayı ya da bebekte istenmeyen bazı durumlar
oluşabilir. Bunlar arasında en sık görülenler doğumun ilerlememesi ve ikinci
evrenin sonunda omuz takılmasıdır. Bu risklerin gerçekleşmesini önlemek için
sezaryenle doğum tercih edilebilir.
Pelvis Darlığı (çatı darlığı)
Bu duruma genellikle anne adayının çocukluk çağında geçirdiği ve kemik pelvis
yapısını bozan hastalıklarda rastlanır. Şüpheli durumlarda antenatal dönemde
yapılan dikkatli bir muayene ile tanı koyulur. Pelvis yapısı uterus içindeki
bebeği doğurmaya uygun değilse sezaryen ile doğum kararı verilir.
Herpes Simpleks Enfeksiyonu
Herpes simpleks virüsü (HSV) enfeksiyonunun bulaştırıcılığının devam ettiği
dönemde anneden bebeğe doğum esnasında virüs bulaşma riski vardır. HSV bebekte
ciddi santral sinir sistemi enfeksiyonuna neden olabileceğinden doğum sezaryen
ile gerçekleştirilir. Ancak bazen sezaryen bile bulaşmayı engelleyemeyebilir.
Daha önce sezaryenle doğum yapmış olanlar
Sezaryen esnasında uterusa bir kesi yapılır. Bu kesi bebek çıkarıldıktan sonra
usulüne uygun bir şekilde dikilerek kapatılır. Ne kadar iyi kapatılırsa ve ne
kadar mükemmel iyileşirse iyileşsin kesi bölgesinde uterus kasının bütünlüğü
bozulmuştur. Daha sonraki gebeliklerde uterus ve bebek tekrar büyümeye
başladığında bu eski kesi yerinde bir gerginlik oluşur. Bu gerginlik kesi
bölgesinin kendi kendine açılmasıyla (dehisans) ya da bölgede yırtık oluşmasıyla
(uterus rüptürü) sonuçlanabilir. Böyle bir durum kanamaya yol açarak ve
plasentanın işlevlerini bozarak anne adayı ve bebek için ciddi bir tehlike
oluşturabilir.
Sezaryen ile doğum yapmış olanlarda şimdiki gebelikte uterusta dehisans ya da
rüptür oluşma riski nedir?
Bu sorunun cevabını verebilmek için uterustaki kesinin yerini bilmek gerekir:
Sezaryende uterusa duruma göre iki ayrı kesi türünden biri uygulanır. Birinci ve
en sık uygulanan, uterusun serviksle birleştiği alt kesime (alt segment)
uygulanan yatay kesidir. İkinci kesi şekli ise uterusun yukarısında gövde
kısmına uygulanan dikey kesidir. Klasik insizyon (kesi) adı verilen bu dikey
kesi bebeğin alt segment kesisinden çıkmasının zor olduğu durumlarda uygulanan
nadir bir kesi şeklidir. Alt segment yatay kesilerde gebelik esnasında uterusun
gebelik ya da doğum eylemi esnasında bu kesi yerinden yırtılma olasılığı binde 2
civarındadır. Klasik insizyonda ise uterus gövdesi ciddi hasar gördüğünden oran
tam olarak bilinmemekle beraber çok yüksektir.
Sezaryen ile doğum yapmış olanlarda şimdiki gebelikte vajinal yoldan doğum yapma
şansı var mıdır?
Önceki doğumunu sezaryenle yapmış olanlarda şimdiki doğumun da sezaryenle
gerçekleştirilmesi mümkündür, ancak genellikle denenmez. Özel koşullar yerine
getirildiğinde önceden sezaryenle doğum yapmış bir anne adayı normal doğum
yapabilir (Bu özel koşullar arasında en önemlisi doğum eylemi esnasında acil
olarak ameliyata alınmaya uygun şartların varlığıdır). İstisna oluşturabilecek
tek durum önceki sezaryen operasyonunda klasik insizyon kullanılmış olmasıdır.
Bu durumda sonraki doğumların hepsinin sezaryenle gerçekleştirilmesi şarttır.
Sezaryenle doğum yapmış annelerin ameliyatlarının ne şekilde yapıldığını
bilmeleri ve taburcu olurken bu konuda bir belge almaları daha sonra vajinal
yolla doğum yapmak isteyebileceklerinden önemlidir.
Hangi durumlarda sezaryen ile doğum kararı verilir?
Doğum kanalını tıkayan myomlar ya da kanalda yer alan diğer kitleler
Doğum kanalına yerleşmiş büyük miyomlar ya da diğer kitleler, nadiren de
perinede yer alan HPV enfeksiyonuna bağlı büyük kondilom lezyonları bebeğin
kanaldan geçişine ve doğumuna engel teşkil edebilir.
Anne adayının doğumun ikinci evresinde ıkınmasının sakıncalı olduğu durumlar
Bazı kalp ve beyin hastalıkları olan anne adaylarında kafa ve karın içi
basıncını artıran ıkınmalar sakınca teşkil eder. Bu durumda anne adayı
hastalığın uzmanı ile konsulte edildikten sonra doğum sezaryen ile
gerçekleştirilir.
Bebekteki bazı anomaliler
Bebekte yaşamla bağdaşan ancak doğum kanalından geçişi engelleyecek omfalosel,
hidrosefali gibi fiziksel kusurlarda sezaryen tercih edilir. Doğan bebeğe ilgili
uzman doktor tarafından kısa zamanda müdahale yapılır.
Diğer durumlar
Yukarıda sayılanlar henüz doğum eylemi başlamadan önce sezaryen kararı verilen
durumların tümüne yakınını kapsar. Bunun dışında bebekle ya da anne adayıyla
ilgili gebeliğin seyirinde sezaryen kararı verilen nadir durumlar da mevcuttur.
Vajinismus (vajina girişinin kasılarak penisin girişine izin vermemesi-bu durum
vajinal muayene ile doğumun gidişatını takibi imkansız kılacağından sezaryen
için bir neden teşkil eder) bunlardan biridir. Tedaviye dirençli vajinismus
olgularında son çare olarak sezaryene başvurulur. Vajinismus dışında anne
adayında normal doğumu engelleyecek psikiyatrik bozukluklar, anne adayının
normal doğumdan aşırı korkması ve ikna edilememesi sezaryen ile doğum kararı
verilmesinde etkili olur.
Diğer bir grup elektif sezaryen ise, kesin ve bilimsel bir gerekçe olmamasına
karşın doktorların bebek sağlığı için daha uygun olacağı hissini taşımalarıyla
uygulanan sezaryenlerdir. Uzun süren bir “kısırlık” döneminden sonra IVF (tüp
bebek) ya da diğer yöntemlerle gebe kalan, daha önceden çok sayıda düşük ya da
erken doğum kayıpları nedeniyle çocuk sahibi olamayan, daha önce gebelik ya da
doğum eylemi esnasında bir ya da daha fazla sayıda bebeğini kaybeden anne
adaylarına çoğunlukla sezaryen ile doğum önerilmekte ve bu öneri anne adayı
tarafından da genelde olumlu karşılanmaktadır. Burada temel düşünce anestezi ve
sezaryenin anne adayına getirdiği riskin normal doğumdan çok daha fazla
olduğunun bilinmesi, ancak zorluklar sonunda elde edilen bebeğin canlı
doğmasının garanti altına alınması için bu risklerin kabullenmesidir. Bebeğin
sağlığı açısından normal doğum ve sezaryen ile doğumu karşılaştıran çalışmalar
mevcut olmakla beraber çelişkili sonuçlar çıkmaktadır. Riskli olmayan bir
gebelikte büyük bir olasılıkla vajinal yoldan doğum bebek için en uygun
olanıdır. Çünkü doğa bu yolu seçmiştir.
Sezaryen ile doğumun elbetteki çok önemli avantajları vardır: Plasenta previa
olgularında vajinal yoldan doğum girişimini anne ve bebek için ölümle
sonuçlanması mutlaktır ve bu durumda uygulanan sezaryen hayat kurtarıcıdır. Bu
konuda kimsenin bir yorum yapması söz konusu değildir. Üzerinde durulması
gereken konu vajinal yoldan doğması mümkün olan bebeğin sezaryen ile
doğurtulmasında bebek sağlığını korumada olumlu etkisi olup olmadığının tam
bilinmemesidir.
Böyle durumlarda da sezaryen önemli avantajlar sağlayabilir: bebek her türlü
yoğun bakım şartları hazırlandıktan ve uygun koşullar yerine getrildikten sonra
sezaryen ile planlı bir şekilde doğurtulur. Vajinal doğumda ise doğum şartların
tam uygun olmadığı beklenmedik bir zamanda olabilir. Sezaryende bebek olgun
olduktan hemen sonra (39. haftada) doğurtulur. Doğum eyleminin başlaması
beklendiğinde ise gebelik süresi 42. haftaya kadar uzayabilir. Bu ek 3 hafta
içerisinde bebek beklenmedik bir şekilde ölebilir. Bu sayılan durumlar çok nadir
rastlanan durumlardır. O yüzden sezaryen yanlızca kesinlikle gerekli olan
durumlarda (previa gibi) uygulanmalıdır. Kesin gerekli olmayan durumlarda ise
her gebe ayrı ayrı değerlendirilmelidir. Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanının
doğum şekli konusundaki hissi ve tecrübeleri doğum şekline karar verilmesi
konusunda ön plana alınmalıdır. Sezaryen aşırı ve gereksiz yere uygulandığında
doğal sürecin tersine gidildiğinden kitlesel düzeyde bakıldığında anne ve bebek
hayatına olumsuz etki etmesi kaçınılmazdır.
Elektif sezaryenin uygulanması
Sezaryen ile doğumu elektif olarak gerçekleştirmek için anne adayının gebelik
haftası kesin olarak belirlenmiş olmalıdır. Diabet gibi bebeğin akciğerlerinin
geç olgunlaştığı durumlar hariç, 39. gebelik haftasından sonra bebek olgunlaşmış
kabul edilir. Bu nedenle elektif sezaryen sıklıkla 39. gebelik haftası içinde
uygulanır. Gebelik haftasının kesin olarak belli olmadığı durumlarda nadir de
olsa akciğerleri olgunlaşmamış prematüre bir bebek doğurtulma riski vardır.
Gebeliğin seyrinde bazen doğum eylemi başlamamasına rağmen acil sezaryen kararı
verilen durumlar da vardır. Bunlar genellikle beklenmedik durumlardır. Bebeğin
kalp seslerinin bozulmuş olması ve fetal distres ortaya çıkması, ablatio
gelişmesi (plasentanın erken ayrılması) ya da nadiren suların gelmesi esnasında
kordonun sarkması durumunda doğum eylemi başlamadan acil sezaryen uygulanır.
Doğum eyleminin başlatılma girişimlerinin başarısız olması (başarısız indüksiyon
girişimi) durumunda sezaryen kararı verilmesi
Beklenen doğum eyleminin başlamadığı durumlarda anne adayına serviksi
olgunlaştıran ilaçlar ve suni sancı verilir. Buna induksiyon adı verilir.
İndüksiyon doğum eylemini başlatmada başarısız olursa sezaryenle doğum
gerçekleştirilir. İndüksiyon en sık miad gecmesinde uygulanır. Anne hayatının ya
da bebek hayatının tehlikede olduğu durumlarda da (ağır preeklampsi ve fetal
distres gibi) fetus miadında olmasa bile indüksiyonla doğum eylemi başlatılmaya
çalışılır.
Hangi durumlarda sezaryen ile doğum kararı verilir?
Doğum eylemi başladıktan sonra sezaryen kararı verdiren durumlar
Düzenli olarak takibe giden gebelerde yukarıdaki sayfalarda anlatılan durumlar
söz konusu olduğunda doğum eyleminin başlaması beklenmez ve sezaryen ile doğum
gerçekleşir. Gebelerin büyük kısmında bu yukarıdaki durumlar söz konusu
olmadığından bu gebelerin doğum eylemine girmesi beklenir.
Ancak doğum eylemi esnasında aşağıda anlatılan beklenmeyen durumlar söz konusu
olduğunda doğum eylemi yarıda kesilerek sezaryen ile doğum kararı verilir.
Yukarıda bahsedilen ve elektif (planlı) sezaryen kararı verdiren durumların
tümü, bu durumlar önceden belirlenememişse (düzenli kontrollere gidilmemesi
durumunda) doğum eylemi başladıktan sonra da sezaryen ile doğum kararı verilir.
Doğum eyleminin birinci evresinde sezaryen kararı verdiren durumlar
Düzenli olarak antenatal takiplere gittiniz. Antenatal takiplerinizde hiç bir
problem saptanmadı. Doğum eylemi başladı. Henüz servikste açılma tam değil,
sancılar devam ediyor. Ne gibi durumlarda sezaryen gerekir?
Birinci evrenin uzaması
Serviksteki açıklık uygun şekilde ilerlemezse durum değerlendirmesi yapılır.
Uterus kasılmaları zayıflamışsa ya da düzensizleşmişse ve bunun için bir neden
bulunamıyorsa anne adayına durumu gidermek amacıyla damardan uterus
kasılmalarını düzene sokmak amacıyla oksitosin (suni sancı ilacı) verilir.
Yeterli dozda oksitosine rağmen serviks açıklığı ilerlemiyorsa sezaryen kararı
verilir. Kasılmalar düzenli olmasına, hatta normalden daha kuvvetli olmasına
rağmen serviksteki açıklık ilerlemiyorsa bebeğin pelvisten geçmeye uygun olup
olmadığının tekrar değerlendirilmesi gerekir. Baş pelvis uygunsuzluğu durumunda
kasılmalar ne kadar düzenli ve şiddetli olursa olsun serviksteki açıklık
ilerlemez. Baş pelvis uygunsuzluğu tanısı konamamış bir iri bebek durumuna bağlı
olabileceği gibi, bebeğin doğum kanalına alın gelişi ile girmeye çalışması gibi
diğer bazı anormal durumlara bağlı olarak ortaya çıkabilir. Tüm bu durumlarda
kasılmalara rağmen serviksteki açıklık ilerlemez. Bu durumda artık normal doğum
imkanı kalmamıştır ve sezaryenle doğum gerçekleştirilir.
Fetal distres ortaya çıkması(fetusa ait problemler)
Birinci evrede fetus kalp seslerinde bozulma saptanırsa bu durum anne adayı sol
yanına yatırılarak, oksijen ve sıvı verilerek giderilmeye çalışılır. Fetal
distres normal doğumu bekleyemeyecek kadar ağırsa ve önlemlerle düzelmiyorsa
doğum sezaryenle gerçekleştirilir.
Kordon sarkması
Makat ile doğumda sık rastlanır. Bazen de baş gelişinde su kesesinin
kendiliğinden açıldığı durumlarda ya da doktor tarafından açılması durumunda
kordon sarkabilir. Doğumun dakikalar içerisinde gerçekleştirilmesi gerektiği
ender durumlardan biridir. Acil sezaryen uygulanır.
Plasentanın erken ayrılmasına bağlı fetal distres ya da aşırı kanama
Plasenta erken ayrıldığında ayrılmanın şiddetine göre kanama ya da fetal distres
bulguları ortaya çıkar. Anne hayatı kanama nedeniyle, fetus da fetal distres
nedeniyle tehlikeye girerse doğum sezaryen ile gerçekleştirilir.
Doğum eyleminin ikinci evresinde sezaryen kararı verdiren durumlar
Birinci evreyi atlattınız. Serviks tam açık, doğuma çok az kaldı. Doğumun bu
kadar yaklaştığı bir dönemde sezaryen hangi durumlarda gereklidir?
Bebeğin doğum kanalında sıkışması
Bebek başının doğum kanalının tam ortasında yer alan dikensi çıkıntıları aşmak
için ön-arka doğrultuda olması gerekir. Bu dönüşü başaramaz ve baş yatay konumda
bu dikensi çıkıntılara ulaşırsa burayı aşması oldukça zor olur. Derinde
transvers duruş adı verilen bu nadir durumda vakum ile bebeği çekmek çok
travmatik olabileceğinden sezaryen ile doğum gerçekleştirilir.
Vakum ekstraksiyonunun başarısız olması
İkinci evrede bazı durumlarda vakum uygulamak gerekebilir (vakum ekstraksiyonu
ile doğum). En sık fetal distres ve ikinci evrenin uzaması nedeniyle vakum
uygulanır. Vakum uygulaması ile doğum gerçekleştirilemezse doğum sezaryen ile
gerçekleştirilir.